Güncel Yargıtay kararlarına göre bunlar hakaret sayılmıyormuş. Sadece çapsız, cahil, ahlaksız da değil!
Karaktersiz, terbiyesiz ya da mesela “sen adam değilsin” demek de..
“Bilin” diye söylemiyorum. Bilmeseniz daha iyi hatta. Çünkü ne söylediğinizden daha çok, KİME söylediğiniz önemli biliyorsunuz.
19 köyden kovulmuş.. Mimikleri yüzünden RTÜK’ten ceza yemiş.. Söylemedikleri, ima dahi etmedikleri yüzünden “resen emekliye sevkedilmiş..” Yani tecrübeli bir gazeteci olarak tavsiyem bu yönde.
Dahasını da söyleyeyim; birkaç gün önce bir çocuğun korkunç eylemini paylaştım. Bir kediyi boynundan yakalamış, metrelerce yukardan nehre atıyordu. Ve o sırada (muhtemelen) bir büyüğü o anları gülerek, X’te yayınlamak üzere videoya alıyordu.
“Korkunç! Çocuklar nasıl eğitiliyor” diye paylaştım.
Paylaşıma gelen yanıtlardan biri şöyleydi:
“Benim çocukluğumda da senin çocukluğunda da bazı yaramaz çocuklar hep bunu yapmıştır. Sadece bugün olan bir şey değil. Senin gayen bununla ERDOĞAN’I, ERDOĞAN taraftarını dövmek.”
*. *. *
Eski siyasi fıkralarda olduğu gibi, siz “ben Papa’ya söylemiştim” deyin mesela.. “Biz kime ne söyleneceğini biliriz” diyorlar!
Konuşmamak da çare değil ama! Distopya örneklerinde gördüğümüz üzere, susmak yetmiyor onlara. Erdoğan’ı öveceksiniz.
Ekonomide, özellikle yoksulların, sabit ücretlilerin hayatında alarm zilleri çalıyormuş, ne gam.
Saray’ın kalemleri öyle şahane masallar yazıyor ki, Prens’in dediği gibi aklımızı delirecek hale geliyoruz. Yahu, masallarda bile cadılara güzelleme yoktur. Kötünün kötü olduğunu apaçık anlar, biliriz.
“Öldürmek kastıyla bir kediyi, dünyanın en tatlı varlıklarından birini, eğlence niyetine fırlatıp atıvermek” nasıl olur da “çocukların yaramazlığı” olarak görülür? Buna hayıflanmak nasıl olur da Erdoğan’a saldırı diye yorumlanır?
*. *. *
Yanıtını biliyoruz elbette. Pazardaki etiketleri CHP’den bilenler.. Son yangınları söndürme görevinin -bizzat Erdoğan’ın ortaya attığı yorumla- belediyelere ait olduğunu düşünenler.. Lümpenliği “ilerleme” zannedenler.. ÇOK ÖZEL BİR KILAVUZ KULLANIYOR. O kılavuzda her değerin bir tarifi var. Neye düşman olunacak, Reis nasıl savunulacak, hepsi net.
Net de..
Sayıları giderek -ve hızla- azalıyor.
Kalanlar Cumhur İttifakı hala iktidarda olduğu ve medyanın çok önemli bölümünü hala kontrol ettiği için saltanat devam ediyor zannediyorlar.
Ama..
*. *. *
Ankara’nın en saygın gazetecilerinden Nuray Babacan perdeyi çekiverdi. Gazete Pencere’deki köşesinde AKP’nin arka bahçesindeki SETA’nın aylar süren ve “Erdoğan’a sunulan” raporunu yazdı.
Diyor ki SETA,
* “Toplum psikolojisinde Erdoğan’ın dokunulmazlığı ortadan kalktı. Olumsuz koşullardan sadece parti ve yönetim değil, artık Erdoğan da sorumlu tutuluyor.”
* Sadece yargı açısından değil, tüm alanlarda adalet duygusu zedelendi. Bürokraside, kamudaki faaliyetlerde, işe alımlarda adalet duygusu ortadan kalktı.
* “Ekonomik kriz ve gelir dağılımındaki adaletsizlik, toplum kesimlerini partiden uzaklaştırdı.”
*. *. *
Herkes farkında aslında; Diyanet’in bir toplumu yiyip yuttuğu da, Saray’dan kartvizit alanın köşeyi dönüverdiği de herkesin malumu.
Ama kimisi dini gerekçelerle, kimisi Erdoğan giderse evine giren 5-10 bin lira yardım parası kesilecek korkusuyla Reis’e siper oluyor.
Öyle ya, yardım -kimilerine göre sadaka- almaya alışmış / alıştırılmış insanlar ne yapsın! Çalışayım deseler iş mi var!
TÜİK’in son verileri halimizi öyle bir anlattı k:
“Türkiye’de bu yıl açılan iş ilanlarına başvuruda ilk sırayı ÖZEL GÜVENLİK sektörü aldı.”
Düşünün, mühendis, mimar, arkeolog falansınız. Ama size açılan tek kapı özel güvenlik.
“Birilerinin” birkaç asgari ücreti tek gecede harcadığı gece kulüplerinin, hassas buluşma mekanlarının kapısında ömür tüketiyorsunuz.
Hani olur da sizinle evlenmeyi göze alacak kadar aşık birini buldunuz. Ev ya da araba alamazsınız. Evin eşyası için yıllarca kredi taksidi ödersiniz. Çocuğunuzu okutmak için fakirliğin dibine vurmayı göze alırsınız.
Bu arada bir bakarsınız; çapsız, cahil, ahlaksız ve doğal olarak liyakatsızlar üçer beşer maaşla kamuya çökmüş.
Yüzlerine “haliniz böyleyken böyle” diye ayna tuttuklarınız da size karakter dersi falan vermeye kalkmış.
*. *. *
“Sus biraz! Daha yeni yazdın..” diye kendime söylenip durdum. Ama elim yazmadan yapamadı!!!
Bahçeli’nin Erdoğan’ın elini öpmeye teşebbüs ettiği.. Ya da en azından objektiflere böyle yansıyan görüntüsünü gördünüz herhalde, değil mi!
Merak ettim.
İnsan hayat oyununda perdeyi bu sahne ile kapatmaya nasıl razı olur!!!